4 Ocak 2008 Cuma

GEZİ YAZISI

Gezi yazısı, yurt içine veya yurt dışına yapılan gezilerde gezilip görülen yerlerin anlatmaya değer ilginç yönlerinin kaleme alındığı edebî yazıdır. Ancak gezi yazısı yapan kişinin ele aldığı yer hakkında bir takım bilgilere sahip olması gerekir.Gezi yazılarında gezginin dikkatini çeken ve farklı bir özellik gösteren insanlar, tarihî ve tabiî güzellikler, farklı kültürler gibi konular güncel olaylarla da bütünleştirilerek edebî bir üslûpla anlatılır.Günümüzün (ulaşım, haberleşme, radyo, televizyon, bilgisayar, internet gibi) teknik imkânları gezi yazılarının önemini ve ilginçliğini kısmen de olsa azaltmakla birlikte tarihî değeri olan seyahatnameler hâlâ önemini koru­maktadır.Gezi yazısının maddeleri:Gezi yazısı görülen yerlerin güzellikleri hakkında duygu ve düşünce içerebilir. Gezi yazıları, bir yazarın gezdiği, gördüğü yerlerden edindiği izlenim ve bilgileri ele alan yazı türüdür. Bu yazı türünde gezilip görülerek yaşanan yerlerin doğal, ekonomik, tarihsel ve turistik özellikleri; yaşam biçimleri, inanç, gelenek ve görenekleri anlatılır. Gezi yazıları anlatılan yerleri görme özlemini bir ölçüde karşıladığından çok sevilen edebiyat türlerinden biridir. Bir yazarın gezip gördüğü yerlerden edindiği izlenim ve bilgileri aktardığı yazılardır. Gezi yazılarında gezilen yerlerin sadece doğal güzellikleri değil, tarihi gelenekleri ve zevkleriyle ilgili bilgiler de verilir. Bu nedenle gezi yazıları toplumbilim ve birçok bilim dalı için kaynak niteliği taşır. Anlatılanlar hayal ürünü değil gerçektir. Gezi yazıları kuvvetli bir gözlem gücüne dayanır.Venedikli tacir makro Polo ve Arap gezgin İbn-i Batuta gezi yazısının dünya edebiyatındaki önemli temsilcileridir. Türk edebiyatında ise Babür Şah’ın Babürname’si, Seydi Ali Reis’in Mir’atü’l-Memalik’i, Evliya Çelebi’nin Seyahatname’si ve 28 Mehmet Çelebi’nin Sefaretname’si bu türün ilk önemli eserleri sayılırlar. Tanzimat’tan sonra Ahmet Mithat ( Avrupa’da Bir Cevelan ), Cenap Şehabettin ( Hac Yolunda ), Ahmet Haşim ( Frankfurt Seyahatnamesi ), Falih Rıfkı Atay ( Taymis Kıyıları , Bizim Akdeniz, Denizaşırı ) ve R. Nuri Güntekin ( Anadolu Notları ) gezi türünde eser veren önemli sanatçılardır.yasananların gercek oldugundan tarıhe yazılı bır ornek olarak gösterilebilir
lebronomars:Benden size bir gezi yazısı örneği ;)Ekim'de Bozcaada...Kalabalık bir feribot kuyruğu ve yarım saatlik yolculuk sonunda uzun zamandır görmek istediğim Çanakkale’nin bir ilçesi olan Bozcaada’ya yaklaşıyoruz. Neden adı Bozcaada diye hiç düşünmeye gerek kalmadığını, feribotla yaklaşırken tepelerin görüntüsünden anlıyoruz. İskeleye yanaşırken önce sert bir rüzgar arkasından Bozcaada Kalesi karşılıyor bizi.Ama önce araçla adanın tepesine rüzgar türbinlerine doğru gidiyoruz. Ülkemizin 3.rüzgar enerji santrali olan Bozcaada türbinleri, bütün ihtişamıyla dönerek elektrik üretmeye 2000 yılında başlamış.Bir rüzgar türbini adanın tüm elektrik ihtiyacını üretebiliyormuş. Ada ihtiyacının fazlası da deniz altından karaya ulaştırılıyormuş. Bozcaada gibi her daim rüzgarı bulunan yerlerde bu türbinlerin kullanılması aynı zamanda doğaya da destek. Rüzgarla çalışıyor ve doğaya zarar vermiyor.Türbinlerin fotoğrafını çektikten sonra, kumuyla deniziyle meşhur Ayazma Plajı’na gidiyoruz. Haziran-Eylül ayları arası bolca ziyaretçisi bulunan bu plaj, normal olarak bu mevsimde çok sakindi.bu plajın arka tarafında yeşillikler içinde yan yana restoranlar sıralanıyor. Mevsim itibarıyla mıdır nedir bilmiyorum ama incecik kumları ve berrak denizi olmasına rağmen beni pek etkilemedi bu plaj. Yaz ayları boyunca merkezden minibüslerle plaja gelmek mümkün.Araçla gezmemiz gereken yerleri bitirip tekrar ada merkezine gidiyoruz ve önce kaleyi geziyoruz. Birçok şehrin kalesi vardır geçmişten kalan ama günümüze bu kadar sağlam kalanını ben görmemiştim. Tabi bunda defalarca onarım görmesinin de etkisi vardır. İlk olarak ne zaman yapıldığı bilinmese de Fatih Sultan Mehmet döneminde kalıntıların üzerine yeniden inşa edilmiş. Daha sonra II.Mahmut döneminde yeniden elden geçen kale bugünkü durumuna gelmiş.Kalenin çevresinde dev bir hendek ve asma bir köprü var. Günümüzde sabit köprü kullanılsa da asma köprü ve içi su dolu hendekle kaleyi korumaya çalışanları gözünüzde canlandırmak mümkün. Kalenin içinde adadan çıkan mezar taşları ve tarihi eserler sergileniyor.Kale gezisi sonrası adanın bence en çok görülmesi gereken yerlerinden biri olan Bozcaada Müzesi’ne gidiyoruz. Burası Hakan Gürüney ve eşinin tamamen kişisel çabalarıyla açılmış ve geliştirilmiş bir müze. Ada Kaymakamlığı da adanın eski taş evlerinden birini bu müzeye tahsis etmiş. Böylece ada, tarihi geçmişini gözler önüne serecek bir müzeye kavuşmuş. Müze oda oda ayrılmış ve Hakan Bey’le eşi gelen ziyaretçilere büyük bir keyifle anlatıyorlar. Çanakkale Savaşı zamanında adayı üs olarak kullanan Fransızlara ait fotoğraflar, mektuplar, mataralar vb. sergilenen oda oldukça ilginç. Diğer odalarda da arkeolojik eserler, sikke ve haritalar yer alıyor. Ayrıca alt katta adanın eski zanaatlarını yansıtan bölümler ve aletler sergileniyor. Kunduracılık, demircilik vb. el işi mesleklere ait eşyaları görmek mümkün. Müze dolusu materyali toplayıp kendilerini gönülden bu işe adayan Gürüney ailesini tebrik edip güzel çalışmaları için teşekkür ettikten sonra adanın turizm dışında önemli bir uğraşı olan bir şarap imalathanesini geziyoruz. Karalahna, kuntra, vasilaki, çavuş adanın yerel üzüm cinslerinden. Bölgede üretilen şaraplar da daha çok bu üzümler kullanılarak yapılıyor.balık yemeyi hak ettik sanırım. Sahilde yan yana birçok balık lokantası var, balıklara bakıp denize karşı bir masayı gözünüze kestirmeyi unutmayın derim.Rüzgar türbinleri, plajı, kalesi, müzesi, şarabı ve deniz kenarı balıklarından sonra genel olarak adaya baktığımda biraz hayal kırıklığı yaşadığımı söyleyebilirim. Bozcaada biraz abartılmış, turizm şişirmesi olmuş gibi geldi bana. Belki de mevsim itibarıyla o hep bahsedilen tadı almamış olabilirim bilmiyorum. Ben yine de adanın güzelliklerini fotoğraflamayı ve anılarımda öyle hatırlamayı seçtim… Bazı yerler vardır ilk görüşte aşık olursunuz bazı yerler vardır alıştıkça aşık olursunuz. Sanırım benim adaya alışmam gerekiyor… Adaya feribot dışında ulaşım olmadığından feribot saatlerinden de bahsetmekte fayda var sanırım. Çanakkale Geyikli İskelesi’nden yaz aylarında 08.30 – 10.30 – 14.00 – 18.00 ve 21.00 saatlerinde, kış aylarında ise 10.00 – 14.00 – 18.00 saatlerinde feribot kalkıyor (Ekim'07).

Hiç yorum yok: